Akrep ile Yelkovan
Bir saatin akreple yelkovanıyız seninle;
Akrebi ben, yelkovanı sen...
Bir hevesle koşuyorsun ardımdan,
Sen yaklaştıkça uçuyorum mutluluktan o an.
Derken yakalıyorsun beni, iki iken, bir oluyoruz,
Zamanı unutuyorum varlığınla.
Ama zaman unutturmuyor kendini;
Alıp götürüyor seni benden,
Zamana paralel kaybediyorum seni...
Bir gelip, bir gidiyorsun.
Bir ömür böyle geçecek sanki...
Ne olurdu durmuş bir saatin
Tam 12 si olsaydık seninle;
Günde 2 defa doğruyu gösteren,
Ama bir arada bir ömür süren...
Keşke...
Keşke durdurabilseydik zamanı.
Durmuş bir saatin,
Akrebi ben, yelkovanı sen...
Taner Erdem
BİRLİĞE ULAŞ
Beri gel, daha beri, daha beri.
Bu yol vuruculuk nereye dek böyle?
Bu hır gür, bu savaş nereye dek?
Sen bensin işte, ben senim işte.
Ne diye bu direnme böyle, ne diye?
Ne diye aydınlıktan kaçar aydınlık, ne diye?
Topumuz bir tek olgun kişiyiz, bir tek,
Ne diye böyle şaşı olmuşuz, ne diye?
Zengin yoksulu hor görür, ne diye?
Sağ soluna yan bakar, ne diye?
İkisi de senin elin, ikiside,
Peki, kutlu ne, kutsuz ne?
Topumuz bir tek inciyiz, bir tek.
Başımız da tek, aklımız da tek.
Ne diye iki görür olup kalmışız
İki büklüm gökkubbenin altında, ne diye?
Sen habire gevele dur bakalım,
Habire 'usul boylu birlik çam ağacı' de,
Sonu nereye varır bunun, nereye?
Şu beş duyudan, altı yönden
Varını yoğunu birliğe çek, birliğe.
Kendine gel, benlikten çık, uzak dur,
İnsanlara karıl, insanlara,
İnsanlarla bir ol.
İnsanlarla bir oldun mu bir madensin, bir ulu deniz.
Kendinde kaldın mı bir damlasın, bir dane.
Erkek arslan dilediğini yapar, dilediğini.
Köpek köpekliğini ede durur, köpekliğini.
Tertemiz can canlığını işler, canlığını.
Beden de bedenliğini yapar, bedenliğini.
Ama sen canı da bir bil, bedeni de,
Yalnız sayıda çoktur onlar, alabildiğine,
Hani bademler gibi, bademler gibi.
Ama hepsindeki yağ bir.
Dünyada nice diller var, nice diller,
Ama hepsinde anlam bir.
Sen kapları, testileri hele bir kır,
Sular nasıl bir yol tutar, gider.
Hele birliğe ulaş, hır gürü, savaşı bırak,
Can nasıl koşar, bunu canlara iletir.
Mevlâna Celaleddin-î Rumî
İsyan Etmişim
Aya öfkelenmişim ben,
İşte böyle kapkaranlık bir gece olmuşum.
Padişaha kızmışım,
Çırılçıplak bir yoksul olmuşum.
Güzeller sultanı gel demiş,
Evine çağırmış beni.
Ben bir yolunu bulmuşum,
Yola başkaldırmışım.
Sevgilim baş çeker, naz ederse,
Gamlara atar, kararsız korsa beni,
Biz kez olsun ah demem, inad için.
Ah'a da kızmışım ben!
Bir bakarsın altınla aldatır beni o,
Bir bakarsın şanla şerefle aldatır beni.
Oysa altın falan istemiş değilim ondan,
Şanla şerefe hele çoktan boş vermişim.
Ben bir demirim,
Mıknatıstan kaçıyorum,
Bir saman çöpüyüm ben,
Mıknatıslara yan çizmişim!
Ben öyle bir zerreyim ki,
Bütün aleme isyan etmişim!
Havaya, toprağa isyan etmişim!
Ateşe, suya isyan etmişim!
Altı yöne isyan etmişim!
Beş duyuya isyan etmişim!
Hava, toprak, Ateş, su da neymiş ki,
Altı yönde neymiş,
Beş duyu da ne.
Benim hiç bir şey umurumda değil!
Mevlâna Celaleddin-i Rumi
Şöyle Garip Bencileyin (Yunus Emre)
Acep şu yerde varm'ola
Şöyle garip bencileyin
Bağrı başlı gözü yaşlı
Şöyle garip bencileyin
Gezdim Rum ile Şam'ı
Yukarı illeri kamu
Çok istedim bulamadım
Şöyle garip bencileyin
Kimseler garip olmasın
Hasret oduna yanmasın
Hocam kimseler duymasın
Şöyle garip bencileyin
Söyler dilim ağlar gözüm
Gariplere göynür özüm
Meğer ki gökte yıldızım
Şöyle garip bencileyin
Nice bu dert ile yanam
Ecel ere bir gün ölem
Meğer ki sinimde bulam
Şöyle garip bencileyin
Bir garip ölmüş diyeler
Üç günden sonra duyalar
Soğuk su ile yuyalar
Şöyle garip bencileyin
Hey Emre'm Yunus biçare
Bulunmaz derdine çare
Var imdi gez şardan şara
Şöyle garip bencileyin
İlim İlim Bilmektir
İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsen
Ya nice okumaktır
Okumaktan mana ne
Kişi Hakk'ı bilmektir
Çün okudun bilmezsin
Ha bir kuru emektir
Okudum bildim deme
Çok taat kıldım deme
Eri hak bilmez isen
Abes yere yelmektir
Dört kitabın manasın
Bellidir bir elifde
Sen elifi bilmezsin
Bu nice okumaktır
Yigirmi dokuz hece
Okusan ucdan uca
Sen elif dersin hoca
Manası ne demektir
Yunus Emre der hoca
Gerekse var bin hacca
Hepisinden eyice
Bir gönüle girmektir
Yunus Emre
Taş Gazeli (Osman Sarı)
I.
Taş taş değil bağrındır taş senin
Nereni nasıl yaksın söyle bu ateş senin
Bir katılıktır dinamit söker mi yürekleri
Başın bir kez bu kalbe çarpmasın ey taş senin
Kazmayı kayalara değil kalplere vur ey
Ferhat niçindir kırdığın bunca taş senin
Anne seninle bağrın döğer gider mi acı
Hanidir Ferhad'dan aldığın ders taş senin
Sen de mi taşla bir oldun ey sevgili
İşitmez oldun beni kalbin taşdan taş senin
Ölüm sendendir bana nedir taşlamak beni
Bana güldür çiçektir attığın her taş senin
Gözünü dikme taşa işte parça parçadır
Şimşektir bir bakışın dayanır mı taş senin
Deprem değildir dağı ve beni sarsan
Bir bakışın komaz taş üstünde taş senin
Niçin çıktın dağlara evren çöl oldu leyla
Topuğun öpmek için toz oldu dağ taş senin
II.
Taş taş değil bağrındır taş senin
Nereni nasıl yaksın söyle bu ateş senin
Ülkendir taş ve beton bu yanlışkent
Her gün bir yanın biraz daha taş senin
Taş alanlarıdır taş insanları taşır bir
Nereye gelsen ey aşk karşında bu taş senin
Uygarlık taşla taşımak çağlar üzre
Kolların bu denli güçlü müdür senin
Bir taş devridir ama bağışla beni
Niçin bunca geldim üstüne ey taş senin
Bir İbrahim bıçağı ikiye biçer taşı
Sevgili nasıl kırdı kutlu dişin taş senin
Ölüm bir kasırgadır çevirir seni beni
Nedir kucağında kocaman taş senin
III.
Bir bir yürürlükten kaldırılıp çürümüş devrimleri
En gürbüz bir devrimi dikmek yerine taş senin
Nereye koysam seni söyle ey yüreğim
Bir gün beni ele verir bu güçlü atış senin
Zulmü Alkışlayamam
Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdımı, hatta boğarım! ...
-Boğamazsın ki!
-Hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Üçbuçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale;
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git! , diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...
İrticanın şu sizin lehçede ma'nası bu mu?
Mehmet Akif Ersoy
DUA
İlahi,
Hamdini sözüme sertac ettim
Zikrini kalbime mirac ettim
Kitabını kendime minhac ettim
Ben yoktum sen var ettin
Varlığından haberdar ettin
Aşkınla gönlümü bikarar ettin.
İnayetine sığındım kapına geldim.
Hidayetine sığındım lütfuna geldim
Kulluk edemedim affına geldim.
Şaşırtma beni doğruyu söylet.
Neşeni duyur hakikati öğret.
Sen duyurmazsan ben duyamam
Sen söyletmezsen ben söyleyemem.
Sen sevdirmezsen ben sevemem.
Sevdir bize hep, sevdiklerini.
Yerdir bize hep, yerdiklerini.
Yâr et bize erdirdiklerini.
Sevdin Habibini kainata sevdirdin
Sevdin de risalet tacını giydirdin
Makam-ı İbrahim'den Makam-ı Mahmud'a erdirdin.
Server-i asfiya kıldın,
Hatem-i Enbiya kıldın,
Muhammed Mustafa kıldın.
Salât-ü selam, tahiyyat-ü ikram, her türlü ihtiram ona,
Onun Al-ü Ashab-u etbaına ya Rab!
Elmalılı Hamdi YAZIR
KARADUTUM
Karadutum, çatal karam, çingenem
Nar tanem, nur tanem, bir tanem
Ağaç isem dalımsın salkım saçak
Petek isem balımsın a gülüm
Günahımsın, vebalimsin.
Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan
Yoluna bir can koyduğum
Gökte ararken yerde bulduğum
Karadutum, çatal karam, çingenem
Daha nem olacaktın bir tanem
Gülen ayvam, ağlayan narımsın
Kadınım, kısrağım, karımsın.
Bedri Rahmi Eyüboğlu
Music: /media/data/music2/cc/freesound.org/cc0/music/404952__thescriabin__spanishy-guitar-thing.wav-48000.flac